HACI OSMAN NURİ KEPENEKOĞLU HAZRETLERİ'NİN HAYATI

 

Ailesi

Hacı Osman Nuri Kepenekoğlu (k.s.) Hazretleri miladi 1903 senesinde Denizli’de dünyaya gelmiştir. Babası Denizli’nin köklü ailelerinden olan Kepenek ailesinden Mehmet Efendi, annesi ise yine Denizli’nin asaletli ailelerinden olan Özkardeş ailesinden Ayşe Hanım’dır. Dört kardeşin en küçüğüdür.

 

Çocukluğu ve Tahsili

Hacı Osman Kepenekoğlu Hazretleri (k.s.) çocukluğunu Denizli’nin Musa mahallesinde geçirmiştir. Çok küçük yaşlarda namaza ve oruca başlamış; dini ilim öğrenmeye olan merakı her geçen gün artarak devam etmiştir. Hem ilim öğrenmiş; hem de öğrendiği ilmi hayatına geçirmiştir. Çok küçük yaşlarda annesini kaybetmiş olup babasını da kaybedince hem öksüz hem de yetim kalmıştır. Bir süre ağabeyi ve yengesinin himayesinde yaşamını sürdüren Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri o zamanın en yüksek okulu olan liseyi (Denizli Lisesi) başarıyla bitirmiştir. Onun döneminde okuldan mezun olan sadece altı kişi olup bunlardan bir tanesi de kendisidir. Fransızca, Osmanlıca, Arapça ve Farsça dillerine hakimdir.

 

Evliliği ve Mesleği

Askere gitmeden önce Hacı Nazire Sultan(k.s.a) ile evlenerek bu evlilikten iki kızı dünyaya gelmiştir. Kızlarının isimleri Mukaddes ve Muzaffer’dir. Gençliğinin bir bölümünü baba mesleği olan deri işlemeciliği ile geçirmiş, daha sonra Merkez Musa Camiinde fahri imam olarak başlayıp aynı camiye resmi olarak atanarak 23 yıl bu kutsal vazifeyi devam ettirmiştir. Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri günlerinin çoğunu oruç tutarak geçirir, teheccüd namazlarını hiç kaçırmaz ve de faziletinden bahsederek herkese tavsiye ederdi. Her zaman güzel ahlak, saygı, sevgi, sabır, cömertlik, tevazu halinde bulunurdu. Bir yandan helalinden rızkını kazanırken diğer yandan bir Allah dostu arıyordu. Bu arayışlarından bir çok alimle tanıştı. Bazılarından ise vazife aldı. Ancak içindeki mumu yakacak bir dostu senelerce bulamadı.

 

Şeyh Seyyid Nur Muhammed Hafid Arvasi (k.s.) Hazretleri'ne İntisabı

Yıllarca bu şekilde devam etti hayatı. Aradıkça aradı kendisini yakacak şahı. Bir gün Uluborlu’daki hocası Hasan Efendi Van Erciş’ten büyük bir üstadın geleceğinden kendisine haberdar eyledi. Yola çıkan Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri ve arkadaşı Uluborlu’ya varınca büyük evliyalardan olan ve aynı zamanda Rasulullah'ın (s.a.v.) soyundan gelen Nur Muhammed Hafid Arvasi (k.s.a) ile görüştü. Bu görüşmede Mevlana ile Şems Hazretleri’nin birbirlerini ilk gördüğündeki gibi bir hava oluştu. Artık aranan bulunmuştu. Bir müddet sohbet edildikten sonra izin alıp yanlarından ayrıldılar. Yanlarından ayrıldıktan sonra Nur Muhammed Hafid Arvasi Hazretleri kendisi için şunları söylemiştir:

 

“Osman Efendi lambasının gazını koymuş, fitilini yakmış, camını geçirmiş bize sadece yakması kalmış. Mevlam fitilini ateşlemek için bize göndermiş.”

 

Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri bir daha ki ziyaretinde yanında muhterem zevcesinide götürmüş burda da kendisine vazife verilerek Denizli’nin halifeleri belirlenmiştir. Böylece Denizli’yi aydınlatacak olan meşale Uluborlu’da yakılmış, daha sonraki ziyaretlerde ise rüzgarla etrafa saçılmıştır. Karşılıklı olarak bir çok sefer ziyaretlerde bulunulmuş ve de bu ziyaretlerden bolca istifadeler edilmiştir.

 

Nur Muhammed Hafid Arvasi Hazretleri’nin oğlu olan Halis Efendi ile mübarek kızlarından olan Mukaddes Hanım’ın hayatları birleştirilerek bu evlilikten Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) soyundan gelen iki kız torunu olmuştur.

 

Ahvâli

Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri bütün işlerine Besmele ve salavat ile başlardı. Talebelerine bunu tavsiye eder onlara çokca dualar ederdi. Yakın akrabalarının da Allah yolundan gitmesini çok ister, gitmediklerini görünce de hüzünlenip ağlardı. Bazen yumuşacık yüreği şefkatle dolar, bazen de haksızlıklar karşısında celallenip üzülürdü. Bu halinden dolayı Hacı Nazire Sultan (k.s.a) kendisini Hazreti Ömer Faruk’a (r.a) benzetirdi.

 

Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri (k.s.a) ömrünü bu büyük dine adayarak geçirdi. Nerde bir sıkıntılı kul olsa yardımına koşar yetişirdi. Gece gündüz kapısı kapanmaz hep açık kalırdı. Gelen her kimse boş dönmez herkesin haline derman olurdu.

 

Zevcesi Nazire Sultan'ın Vefatı

15 Temmuz 1980 tarihinde Ramazan ayında en büyük yardımcısını, dert ve vazife ortağını, hayat arkadaşı olan Nazire Sultan’ı beka alemine uğurladı. O'nun yerini hiç kimse alamadı, boşluğunu dolduramadı. Ne zaman ziyaretine gitse yanında ayrılamaz, Kuran okur, dua ederdi. Derdi ki “O nun derdi Ümmet’i Muhammed’i kurtarmak idi.” Kalan ömründe eşinden yoksun ve yalnız kaldı. Son zamanlarında damat ve evlatlarını yanına aldı. Nereden davet alsa özür diler gitmezdi. Ancak davet Bursa’dan gelince hayır demezdi. Bursa’nın Uludağ’ına gider, orada çadır kurulur bir süre zamanını orda geçirirdi. Kendisine hikmeti sorulduğunda ise “Benim orada ne işim var? Beni evliyalar çağırıyor.” derdi.

 

Vefatı

Son zamanları yaklaştığı sırada bir gün evlatlarıyla otururken kağıt kalem istedi. Birşeyler yazıp cebine yerleştirdi. Yine Bursa’ya gidecekti. Gitmeden birgün önce bütün ailesini bir araya toplayıp nasihat, öğüter verdi. Oradan geriye dönmeyeceğini biliyor gibiydi. 6 Temmuz'da Bursa’ya gitmek için yola çıktı. Hava temmuz ayı olmasına rağmen soğuk ve yağışlıydı. Çadırı önceden kurulmuştu, varıp yerleşti. Onu içinde son kez misafir ediyordu Çoban Çeşmesi. O gece iftarını talebeleri ile birlikte Uludağ’da açtı. Geç vakte kadar sohbetler edildi, teravihler kılındı. Teheccüde kalkıldı. Sonra sahur yemeği yendi. Sabah namazını kıldıktan sonra bir müddet daha istirahat etmek için çadıra girdiler. Bu talebelerin Hacı Osman Nuri Kepenek Hazretleri’ni dünyada son görüşleriydi.

 

8 Temmuz 1981 yılı sabahı talebeleri çadırına vardıklarında O’nu Mevlasına kavuşmuş olarak buldular. “Gurbette vefat edenler şehiddir.” “Oruçlu iken vefat edenler şehiddir.” hadislerine nail oldular. Ömrünün 78. Yılında Uludağ’da kendini Hakk’a verdi. Allah aşkıyla yaşadı, maşukuna kavuştu, muradına erdi.

 

Cenazesi Denizli'ye getirildiğinde sevenleri çok üzüldü. Öyle bir üzüntü haliydi ki bu ciğerleri dağladı. Tabutu kendisini seven on binlerin omuzlarında taşındı. Mübarek naaşı Ulu Cami’ye götürülerek orada cenaze namazı kılındı. Vefatından sonra gitmeden önce yazdığı yazı cebinde bulundu. İçinde Peygamber Efendimiz (s.a.v)‘in son hutbesine benzer vasiyeti vardı.

 

Divan Kitabı

Vefatından kısa bir süre önce; uzun zaman emek verdiği Divan adlı eserini bitirmeyi Mevla nasip etti. Sonra evlatları, talebeleri o kitabı derledi.

 

Kabirleri Asri Mezarlık’ta eşi Nazire Sultanın yanındadır. Her daim sevenlerine ziyaret kapısı açıktır. Mezar taşında şöyle yazmaktadır:

 

“İbret alsa insan cihan’da gülmez

Mevlâ öyle buyurur veliler ölmez

Tâliplere irşâd ederek çok verdi emek

Mürşîd’lerin kâmili Hacı Osman Nûri Kepenek

Oku ruhuna bir fatiha üç ihlâs

Buydu kullar içinde has ve havâs”